22 Ekim 2019

Öncelikle davetimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Lisans eğitiminiz matematik mühendisliği üzerineyken şu an oyunlaştırma üzerine çalışıyorsunuz ve Türkiye’deki en önemli isimlerden birisiniz. Matematik mühendisliğinden oyunlaştırmaya geçiş nasıl oldu?

Ülkemizde meslek seçiminde aileler en önemli etken fakat yurt dışında öyle değil.Yurt dışında ki aileler;çocuklarının ilgi alanlarına daha çok değer veriyor.Artık Türkiye’de ki aileler de aynı yolu izliyor.Bizim zamanımızda puanımız nereye yetiyorsa onu yazıyorduk.Neresi tutarsa artık.Benim ilk tercihim Boğaziçi Üniversitesiiken son tercihim Kocaeli Üniversitesiydi.O kadar puan farkı vardı ki herhangi bir yerin tutmama şansı yoktu. Ara tercihlerden 7-8. sıradaki bir yere yerleştim. Dersler arasından matematiğim iyiydi.Bu sebeple matematik mühendisliğini yazmıştım. Matematik sorularına hep bir oyun gibi bakıyordum. Mesela bana ‘’Küçükken de oyunlaştırma yapıyor muydunuz? ‘’ diye soruyorlar. Geçen gün bunun üzerine bir şeyler hatırladım. Bizim zamanımızda ÖYS ve ÖSS vardı;ÖYS zorken ÖSS çok kolaydı. ÖSS’de ‘’Kalem dokundurmadan kaç soru çözebileceğim?’’ diye deniyordum.Bu şekide kolay oldukları için 3-4 soru çözülebiliyordu ki bazen 10’a kadar çıkılabiliyordu. Kalem dokundurmadan kaç soru yaptığımı çıktığımda anneme söylüyordum.  Böylece sınavda soru çözerken kendimce eğlenmiş oluyordum ki bu şu zamanda herkesin ihtiyacı olan bir şey 

Matematik mühendisliği işin yazılım tarafını alır.Ben de C Sharp, SQL, yazılım, bilgisayar donanım, algoritma ve veri tabanlarını almıştım. Uygulamayı İstanbul Akademisinde yapmıştık. Orada hem eğitim alıp hem deFlash, Photoshop, Action Script öğrenmiştik. Flash’ta kodlama yapıp görsel animasyonlar yapabiliyorduk. Her zaman eğlenceli işlerle uğraşmak istediğim için bunlar bana çok keyif verici gelmişti.

Bir dönem yazılımdan uzak durmaya çalıştım ve Action Script ile başlayarak Bilgi Adam’da eğitimler vermeye başladım. Action Script’in meşhur 3.0 geçişi vardır.O 3.0 geçişini de çoğu insan geçemeyip ObjectOriented’e geçmişti. Action Script ile her yere kod yazılabiliyordu. İş 3.0’a gelince ‘’Bu iş böyle olmayacak.Dışarı yazacağız çünkü orada başka çalışıyor.’’ gibi performans sorunları olunca Apple da nihayetinde Flash’ın fişini çekti. Performans sorunlarını gidermek için böyle bir iyileştirme yapmışlardı. 2008-2009 yılları arasında ben de Türkiye’deki en önemli Action Script eğitimcilerinden birisi olmuştu. Bu geçişte çok önemli firmalara çok önemli eğitimler vermiştim. Sonra askerlik ve yüksek lisansım başladı. 2009’da askere gittim ve 2010’da döndüm. Askerden döndükten sonraki dönemlerde Bilgi Adam’da çalışırken Turkcell ile E-Learning projesi yapıyorduk. Kodlarla ilgili bir sıkıntı vardı.Ben de, bu projeye danışman olarak atanmıştım. Kodları 2.0’dan 3.0’a taşıyorduk.Çünkü tasarımcılar 2.0 yazıyordu. 

Daha sonra Turkcell Akademi’ye geçtim. 5 sene Turkcell’de E-Learning eğitim platformunu yönettimSon dönemlerde benden sürekli oyun tabanlı soru-cevap tarzı eğitimler yapmam istendi.Bu kapsamda farklı oyun firmalarıyla çalıştık: Pixa fan, Ütopik fan… Böylece oyunlaştırma dikkatimi çekmeye başladı.O dönem Türkiye’de henüz oyunlaştırma üzerine Türkçe içerik yoktu.Ben de bu durumu fırsat olarak görüp oyunlaştırma üzerinde çalıştım ve Turkcell’de çalıştığım dönemlerde bukonu üzerine kitap yazmaya başladım. 

Gamification 2010’dan beri var olan bir terim fakat ben bu terim ile 2015’te tanıştım. Tanıştıktan sonra kitabım da yayınlandı ve  8 ay sonra işimden istifa ettim. Şu an Bahçeşehir Üniversitesi’nde Oyun Tasarımı ve Oyunlaştırma dersleri vermekle beraber Oyunder – Oyun Tasarımcıları, Geliştiricileri, Yapım ve Yayımcıları Derneğiyönetim kurulu üyesiyim. Startershub, KWorks, Impact Hub, ITU Ginova, Üsküdar Fikir Sanat Merkezi gibi girişimcilik merkezlerinde de mentorluk yapmaktayım.

Girişimciler ile çok çalışıyorsunuz. Sizce girişimciler hangi alanlarda oyunlaştırmayı kullanabilirler?

Bir uygulamayı açtığınız andan itibaren oyunlar ne yapıyorsa sizin de onu o şekilde uygulamaya uyarlamanız lazım. Bu konuda girişimcilerin kanca modelini çok iyi öğrenmeleri gerek. Kanca modelinde davranışlar ödüllere bağlıdır. Bu modele göre ilk aşamada oyun biraz kolay başlatılmalı.Kullanıcıya basit bir deneyim yaşatmalı. Oyunun ilerleyen aşamalarında ise girişimci en problemli yeri seçmeli ve oraya oyuncuyu tetikleyecek bir şey koymalı. Mesela bir analiz yapıyorsunuz diyelim; Birkaç giriş işleminden  sonra analizde bir kopukluk meydana geliyor. Böyle analizler bazı startuplarda vardı. O kopma noktasından evvel o deneyimin o noktasını yakalayıp ‘’Bak sonra gelirsen sana özel bir şey vereceğiz’’ veya ‘’Bir arkadaşın sana yorum yazdı;Kim olduğunu bilmiyoruz ama 4.kez giriş yaparsan sana onun kim olduğunu söyleyeceğiz’’ gibi yöntemler ile kullanıcının dikkati canlı tutulabilir ve kopukluk engellenebilir.Hatta bu konu ile ilgili Zamanda Ödül denilen bir mekanik var. ‘’Tebrikler!Bir ödül kazandınız ama ödülün ne olduğunu yarın açıklayacağız.”gibi yöntemler sayesinde kullanıcıların sonraki gün tekrar giriş yapmaları sağlanabilir. 

Oyunlara bu gözle bakıldığında oyun sektörünün çok zengin olduğu ve deneyime açık bir platform olduğu kolaylıkla anlaşılabilir.  HacknBreak programında yer aldığım dönemlerdeyken oyun firmasında çalışan Oytun Şengül’ün bana oyun sektörü hakkında verdiği taktikler inanılmazdı.  Oyun firmalarının kullandığı taktiklerin tüm dijital uygulamalarda karşılığı fazlasıyla var. Bu bir profil sayfası da olabilir,bir puan da. Mekanik anlamda çok önemli bir şey değil ama bunun mantıklı bir şekilde kullanıcı deneyimine sunulması yani kullanıcın da içinde olduğu bir oyun mekaniği geliştirmek bir iş modelidir. Bu iş modeline ise ‘’gamification’’deniyor.

Girişimciler ekip içinde de oyunlaştırmayı kullanmalılar mı?

Tabii ki. Bunun için Agile’ye bakabilirler.Ayrıca Management 3.0 diye bir site de var. Test sürelerini, iş hedeflerini hatta masayı temizlemeyi, çöpü dökmeyi dahi gösteren bir site.Boardlar, post-itler kullanıyorlar. Bunlar dışında girişimciler ekip içinde sorunları da oyunlaştırsınlar ve eğlensinler.Mesele bunlarla ilgili ”Out” diye bir yazılım var, onu kullansınlar. Her gün bir katılımcı ile soru cevap tarzında bir oyunlaştırma yapabilirler. Agile dediğimiz çevik gruplar gamification’ı çok sever ve kullanırlar. Ayrıca anlık geri bildirimi ve post-itleri, duvar aracılığıyla kullansınlar. Son zamanlarda sihirli tahta denen bir şey çıktı.Bu tahtanın üzerine yazı yazılabiliyor ve silinebiliyor. Nasıl ki ekranlar geri bildirim veriyor,aynı şekilde duvarlarda geri bildirim verebilir. O yüzden bu duvarları kullanmalarını tavsiye ederim.

Peki bir girişimci girişimini kurar kurmaz oyunlaştırmayı da odaklar arasına almalı mı?

Bunu önceden de konuşmuştuk. Bu önemli bir konu. Genelde “Oyunlaştırmayı ikinci faza bırakalım.” diye bir düşünce var ama hedef kitleye ve yaşatmak istenilen deneyime göre bu durum değişiklik gösterebilir. Mesela Dualingo denen bir uygulama var. Bu uygulamanın bütün deneyimi oyun üzerine kurulu: puanlar, canlar, haklar, leveller…. Ayrıca Dualingo’da bu durum zorunlu çünkü uygulamadan,oyunlaştırmanın kaldırılmasını isteyemezsiniz. Oysa YemekSepeti gibi uygulamalarda bu gibi bir zorunluluk yok.İstediğin zaman uygulamayı açabilir veya kapatabilirsin. Dualingo gibi bir app yapacaksanız ve hedef kitleniz biraz daha genç ve işleri; eğlenerek yapacak bir grup ise ilk günden itibaren bunu iyi oturtmanız lazım. Ama YemekSepeti tarzı belli bir kullanıcı kitlesine sahip bir app yapacaksanız oyunlaştırma 2. fazda yapılabilir. Kısacası oyunlaştırma temel deneyimde olacaksa her kurguda bunun yapılması lazım. Önerim şu:Oyunlaştırma bir iş modelidir, girişimciler buna gamification designer gibi bakabilirler.Gamification sanıldığı gibi bir oyun sektörü değil.İsmi game designer olanlar gamification designer yazamıyorlar ama Unix Designer’lar çok iyi gamification design kurguları çıkartabiliyor ve yazabiliyorlar.Mesela Türkiye’den Akar Şümset’i örnek verebilirim.Kendisi Unix’le ilgilenmesine rağmen çok iyi gamification anlatır. Keza yurt dışında birçok gamification Unix bloglarını internetten aratıp baktığınızda çok faydalı makaleler bulabilirsiniz. Çok iyi örnekler veriyor:sağlık, fitness. Artık fitness uygulamalarında oyun mekanikleri olmadan hiçbir şey yürümüyor. Hedef, gelişim, kazanım, meydan okuma gibi faktörler olmadan bir fitness uygulaması olamaz. Siz de fitness gibi kullanıcı deneyiminin oyunlaştırılmasını merkeze koyacaksanız ilk günden itibaren oyunlaştırmayı odaklarınız  arasına almalısınız ama “Hayır,ben YemekSepeti gibi belli bir kullanıcı kitlesi istiyorum.” diyorsanız o j-halde oyunlaştırma mekaniklerini sonradan da ekleyebilirsiniz.

Sizce Türkiye’deki girişimcilerin yaptığı en iyi ve en kötü 3 şey nedir?

-En iyi ve en kötü 3 şeyi söyleyemem ama girişimcilikle ilgili genel bir problem olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.Girişimcilik kısa yoldan çok para kazanma yöntemi değildir. Bizde ne yazık ki işsizliğin bir alternatifi olarak ya da kısa yoldan para kazanmak gibi görülüyor. Bu konuda birkaç tane örnek bile var. Mesela Dualingo’nun exit yapan ve sonrasında Captcha uygulamasını geliştiren Luis Van Ahn. Capctcha’yı ve Dualingo’yu yapan aynı kişi. İkisinde de exit yapıp birini Google’a satmış. Udemy’de de Eren’i biliyorum.Exit yaptı Şimdi ise carbon yapıyor yani bu exit yaparak köşeyi dönme olayı değil.Bence çocuklara ilkokuldan itibaren girişimcilik dersleri verilmeli.Girişimciliğin para kazanma yolu değil, dünyada bir şeyleri değiştirmeye olan inanç olduğunun ve bunun da ancak doğru ekibi kurarak mümkün olabileceğinin anlatılması gerekir. Girişimcilik tek başına olacak bir iş değildir, bir ekip işidir.Bunun örnekleri var.Mesela; Steve Jobs ve Steve Wozniak’ın bir araya gelip Apple’ı kurması gibi. Girişimcilik haftada 7 gün değil,8 gün var gibi düşünüp çalışmaktır. Ne yazık ki girişimciliği para kazanma yolu olarak gören çok insan var.Türkiye’de ekonomik sıkıntının baş göstermesiyle birlikte girişimcilik ruhu olmamasına rağmen para kazanmak için girişimcilik yapan çok fazla insan ortaya çıktı ki bunlar sabit bir iş ve maaş bulsalar direkt girişimciliği bırakacak potansiyele sahip insanlar. Oysa Türklerin çoğunda girişimcilik ruhu var sadece çizilen profiller ve girişimciliğe katılan anlamlar yanlış. 

Birgün içinde Türkiye’de o kadar çok olay oluyor ki yaşanan bu olaylar bizi her türlü sürprize açık hale getiriyor.Bu sürprizlere adapte olmak bizim bu hayatı girişimcilik formatında yaşadığımızın en büyük göstergesi.Örneğin 15 Temmuz’da yaşanan darbe olayı, yaşanan depremler, ekonomik sıkıntılar…Bunlar gibi olaylara Türk vatandaşları çabuk adapte olabiliyorken Avrupa’da böyle bir durum yok. Onlar böyle değişikliklere çabuk adapte olamıyorlar çünkü belli bir sisteme çok alışmışlar. Aslında tüm bu değişimlere ayak uydurabilmek bizim ne kadar girişimcilik ruhuna sahip bir toplum olduğumuzu gözler önüne seriyor.

Hem bir girişimci hem de bir yatırımcı olarak ne tarz girişimleriniz var? Ne tür girişimlere yatırım yapıyorsunuz?

Girişimcilik kısmında ben sadece oyun girişimcisiyim diyebilirim. Oyuna dahil olan her şeye maddi manevi yardımcı olmaya çalışıyorum.  Benim de katıldığım devlet destekli Gebze BilişimVadisi’nde oyunla ilgili bir kamp yapıldı. Bu hafta sonu da GameX var.Orada stant açıyoruz ve bunlardan hiçbir maddi bir gelir elde etmiyoruz.Bizim için önemli olan oyuna dahil olan bu tarz yerlerde bulunarak oyunlaştırmayı anlatmak.Bunların dışında Londra merkezli GamFed Oyunlaştırma Derneği’nin Türkiye ayağını yönetiyorum. 

Çocuklara girişimciliğin ne olduğunu anlatan Fikir Değirmeni diye bir girişim var.Şuan ona yatırım yapmayı düşünüyorum.Burak Kartal ve ekibinin bir ofisi var ve bir odalarını yatırımım karşılığında oyun odası yaparak benim ismimi vermek istiyorlar. Hem o odaya Ercan Altuğ Yılmaz adı verilip bir konsept oluşturulacak  hem de içinde playstation yer alacak. Ayrıca onların app yapım işleri de hız kazanacak.Benim yatırım yaptığım seviyeler 10.000 ile 20.000 tl civarı olup öyle çok büyük rakamlar değil. Bundan 2 sene önce SurveyMonkey gibi data toplayıp analiz ve anket yapan,analizi anlamlandırıp sunumlaştıran,oyunlaştırılmış research yapan bir firmaya yatırım yapmıştım;20.000 tl  civarındaydı. O zamanlar böyle bir app çıkmıştı ve hala var sanırım. Yolculukları devam ediyor. Onların sistemindeki oyunlaştırılmış anketin işlevselliğine çok inanıyordum. Anket uygulaması olarak ne kullanıyorsunuz, Googledocs veya SurveyMonkey? Hiçbiri motive edici değil ama bu anketin oyunlaştırılmış olması ve o progress barların korunması bu anketi hem motive edici hem de en hızlı yapan detaydı.Anketlerin sonunda bir rapor yayınlayıp senin doldurduğun anketi Turkcell’den biri okudu biliyor musun?’’ gibi feedbackler vererek anketi oyunlaştırdık.Böyle bir anket uygulaması vardı, çalışıyordu fakat startuptı ve öylece kaldı. Ya doğru yatırımı bulamadılar ya da doğru geliştirmeyi yapamadılar. Ben tüm anketlerin oyunlaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Şu an da mentörlük yaptığım eğitim firmasının anketlerini de bu şekilde eğlenceli yapmaya çalışıyoruz zaten.

Son olarak StartupMarket okuyucularına ne söylemek istersiniz? StartupMarket hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkçe içeriğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. StartupMarket’in girişimcilere gerçekten kendilerini geliştirebilecekleri bir fırsat vermelerini istiyorum. Açıkçası kullanıcıların interneti doğru değerlendiremediklerini düşünüyorum. Telefonu açtıkları an ilk tıkladıkları uygulama hangisi ise o uygulamayla lütfen ilişkilerini bir gözden geçirsinler. Orada bir içerik üretebilirler mi, Youtube’da bir kanal açabilirler mi, Instagram’ı kurumsal kullanıp satış yapabilirler mi?Girişimcilerin daha çok içerik üretebilecekleri girişimlere yönelmelerini tavsiye ederim. Ülkemizde çok az üretim var ve ülkece İngilizcemiz çok iyi değil. Ülke olarak herhangi bir vatandaşımızı alıp yurt dışındaki bir firmaya gönderip işe sokamıyoruz. Yani dil bariyerimiz çok yüksek. Bu sebeple Türkçe içerik üretmek bizim için çok kıymetli.

 

By Kreatifbiri