5 Haziran 2021

Yaklaşık 1 sene önce, kendi bloğumda yazdığım yazıda gelişmekte olan girişim ekosistemlerindeki sıkıntı ve fırsatları ele almıştım. Kaşif Raporu’ndaki ilk yazımda, pandemi ve aradaki gelişmeler ile değerlendirmeyi tazelemek istiyorum.

Girişimci, yatırımcı, mentor, akademisyen ve kurumların oluşturduğu ilişki ağına girişim ekosistemi diyoruz. Dünyada girişim ekosistemine sahip pek çok şehir var. Ancak yarattıkları inovasyon ve başarılı girişim sayısını ele aldığımızda aralarında büyük farklar var. İstanbul’un da yakın zamanda ekleneceğini ummakla birlikte, ekosistemlerin şehir olarak değerlendirildiği Startup Genome 2020 raporuna göre, dünyada en gelişmiş 30 şehir, belli ülkelerde (ABD, Çin, İngiltere, Almanya) yoğunlaşıyor. Bu şehirlerde, kişi başına yıllık girişim sermaye tutarı, 100 ABD dolarını geçiyor ve buraları gelişmiş girişim ekosistemleri olarak adlandırıyorum. Türkiye, Romanya, Polonya gibi Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, kişi başına yıllık 10 ile 1 ABD Doları arasında girişim sermaye yatırımı alıyor. Bu şehirleri, gelişmekte olan ekosistemler olarak adlandırıyor, sıkıntı ve fırsatlarını değerlendirmek istiyorum.

GELİŞMEKTE OLAN EKOSİSTEMLERDEKİ SIKINTILAR

Girişimci Göçü

Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa’daki girişim ekosistemlerinden, çok sayıda girişimci, daha kolay yatırım bulmak, büyük pazarlara ulaşmak, ülke ve kültürel olanaklardan faydalanmak için gelişmiş ekosistemlere gidiyorlar. 2019 Startup Heat Map raporuna göre bu trendin devam ettiğini Avrupa’daki girişimlerinin yarıdan fazlasının, daha ilk yıllarında uluslararasılaşmaya başladığını görüyoruz. En çok tercih edilen Londra ve Berlin’in bir miktar irtifa kaybettiğini, Brexit’in Londra için ayrı bir olumsuz algı oluşturduğunu görüyoruz.

2020 raporu henüz yayınlanmadı ve pandemi etkilerini tam görmek mümkün değil. Ancak, bu süreçte Y Combinator dahil pek çok hızlandırıcı ve yatırımcı, süreçlerini uzaktan yürütmeye başladı. Seyahat kısıtları ve uzaktan iletişim imkanlarının, gelişen ekosistemlerden girişimci göçünü bir miktar azalttığını tahmin etmek mümkün. Bu konuyu, ayrıca aşağıda fırsat olarak ele aldım.

 

Yatırım Zincirinin Olgunlaşmaması

Hızlı büyümeye aday girişimlerin doğru zamanda yatırım olması çok önemli. Gelişmekte olan ekosistemlerin dezavantajlarından bir tanesi, yatırımcı ve büyük fon sayısının kısıtlı olması ve büyüme aşamasındaki girişimlerin yatırım bulmakta zorlanması. Getir’in, yurt içinden yatırım bulamadığı için, bir kaç yıl beklediğini hatırlıyoruz. Orta, Doğu Avrupa ve Türkiye, Avrupa’daki toplam yazılım geliştirici nüfusunun yaklaşık %18’sini kapsarken, toplam girişim sermayesi yatırımından yaklaşık %2,5 pay alıyor. 2020 yılı, Türkiye dahil, bu ülkeler için iyi geçti, girişim sermayesi yatırımı, Türkiye’de 139 Milyon, Polonya’da ise 447 Milyon ABD dolarına çıktı. 2021’nin çok daha iyi geçeceğini ve yeni fon haberlerini duyacağımızı tahmin etmekle beraber, yatırım konusunda henüz gidilecek çok yolun olduğunu söyleyebiliriz.

 

Global Çapta Olumlu Sinyallerin Azlığı

Girişim sermayesi yatırımcıları, yüksek değerlemeye aday girişimleri bulmayı ister. Neye yatırım yapacağına karar verirken ekosistemlerdeki gelişmeleri takip eder. Girişimci adaylarını da, başarılı örnekler motive eder. Örneğin, Türkiye oyun sektörü, son bir kaç yılda, hem ülkedeki girişimcileri, hem de yerli-yabancı yatırımcıları yeni fırsatlara heyecanlandırmak için önemli gelişmelere sahip oldu. Başarılı örnekleri olumlu sinyal olarak adlandırıyorum. Girişim ekosistemleri, fon ve başarılı girişimci çekmek için yarışıyor. Gelişmekte olan ekosistemlerdeki yeni güzel örneklere rağmen, 2020’de genel tablo çok değişmedi;  CB Insights raporuna göre toplam 555 tane unicorndan (1 milyar ABD dolarından fazla değerlemeye ulaşan)%80’i ABD, Çin, İngiltere ve Almanya merkezli gelişmekte olan ekosistemlerden oluşuyor. Türkiye dahil gelişmekte olan ekosistemlerden, bir elin parmakları kadar unicorn çıktığını söylemeye gerek yok. 2021 ve sonrası için yeni örnekler beklemekle beraber, global marka yatırımcıları, gelişmekte olan ekosistemlere daha fazla fon ayırmaya motive etmek ve yetenekli girişimcileri çekmek için biraz daha fazlası gerekiyor.

 

Yeni Teknoloji ve İş Modellerinin Denenmesinde Dezavantajlar

Derin teknolojilerde başarılı olmak için üniversitelerde öncü bilgi üretilmesi ve sektör işbirliği, ilgili teknolojide deneyimli girişimci ve yatırımcıların varlığı, devletin, regülatif şartların desteklemesi ve ürün-pazar uyumunun testi için yeni teknolojileri kullanmaya açık kullanıcılara ulaşmanın mümkün olması gerekiyor. Örnek olarak Çin, 2020 itibariyle dünyadaki elektrikli araçların %42’sine, rüzgar tribünlerinin %36’sına sahip. Bu iki pazarı hedefleyen bir girişimin Çin’de olması önemli bir avantaj. Öte yandan, yapay zekanın yeni pazar fırsatları yaratması için algoritmaları eğitecek büyük veriye ulaşma imkanı, üniversite ve büyük teknoloji şirketlerinin ortak çalışmaları ve ayrılan bütçelerin ABD’yi farklı kıldığını söyleyebiliriz. Derin teknoloji konusunda Türkiye’de değerli bilim insanı ve girişimcinin başarılı projelere imza attığını görüyoruz, ancak global başarı hikayeleri için yatırım ve teşvik açısından da doğru şekilde desteklenmeleri gerekiyor.

 

GELİŞMEKTE OLAN EKOSİSTEMLERDEKİ FIRSATLAR

Maliyet Avantajı

Bir girişimin ürün pazar uyumuna ne zaman ulaşabileceğini kestirmek mümkün değil. Genellikle pek çok deneme yanılma yaşanıyor. Bu da, zaman ve maliyet demek. Girişimci ekibinin hayatını devam ettirmesi ve gerekli teknoloji araçlarını kullanabilmesi için yatırım gerekiyor. Türkiye, Romanya ve Polonya’da yazılım geliştirici maliyetleri, İngiltere ve Almanya gibi ülkelere göre çok daha düşük. 2020’deki kur atağından sonra, Türkiye daha da avantajlı konuma geldi. Bunun, global pazara satış yapan ve yatırıma ulaşmış girişimcilerin koşu süresini(run-rate) uzattığını söyleyebiliriz. Yoksa hiç bir girişim, sadece daha ucuz maliyetli kaynak kullanıyor diye başarılı olamaz.

 

Sektör Uzmanlığı

Ülkedeki pazar şartları ve oluşan deneyim, bazı ekosistemleri belirli konularda avantajlı kılıyor. Bu konuda en iyi örneklerden birisi siber güvenlikte İsrail’in ulaştığı konum. Ülke, 2020’de bu dikeyde 2.7 milyar ABD doları yatırım aldı. Türkiye için ise, en önemli aday oyun sektörü. Ürünleri diğer sektörlere göre daha kolay global pazara sunabilmek, maliyet avantajı ve en önemlisi başarılı girişimlerdeki kadroların farklı girişimlere yelken açması Türkiye’yi önemli bir oyun merkezi haline getirdi. Mart başında, oyununu yeni piyasaya süren Dream Games’in 50 milyon ABD doları yatırım alması bunu işaret ediyor. Türkiye’nin dikey global anlamda uzmanlaşma için diğer adayları, kurumsal yazılımlar, fintech ödemeler, e-ticaret ve teslimat. Endeavor’un geçen sene Haziran’da yayınladığı İstanbul ekosistem raporunda bu dikeylerde ilişki ağı yoğunluğu tespit edilmiş, zaten başarılı girişimlerin varlığını biliyoruz. Bu dikeylerin yatırımcılar ve devlet tarafından, daha fazla desteklenmesini diliyorum.

 

Uzaktan Çalışmanın Getirdikleri

Pandemi, vasıflı iş gücünün çalışma biçimini değiştirdi. Uzaktan çalışma başladıktan sonra Silikon Vadisi, Londra gibi popüler ekosistemlerde, yüz yüze görüşme ve ilişki ağı yürütme avantajı ortadan kalkınca, gayrimenkul maliyelerine ve hayat pahalılığına katlanmak anlamsız hale geldi. Oracle, HP gibi şirketler Kalifornia’yı terk ederken, pek çok şirket sürekli uzaktan çalışmaya geçti. Pandemi öncesinde, Silikon Vadisi’nde Sand Hill Bulvarı’nda sıra sıra bir çok girişim sermayesi fonu yöneticilerine ulaşmak mümkündü. Şimdi, bu şirketlerin çalışanları ABD’nin farklı şehirlerinde ya da başka ülkelerde evlerinden çalışıyor. Pandeminin ne zaman biteceğni kestirmek mümkün değil ancak değişen alışkanlıkların tamamen eski haline gelmesi mümkün gözükmüyor. Bu nedenle Türkiye gibi gelişmekte olan ekosistemlerin yetenek göçünü tersine çevirip, fırsatlarını öne çıkacak adımlar atması mümkün olabilir.

 

Deniz Kayahan

Startup Intellect Yönetici Ortak