Bu yazı Sena Cebe tarafından kaleme alınmış ve 2021 Ekosistem Değerlendirme Raporu‘nda yayımlanmıştır.
>>>Raporu İndir<<<
Tebrikler, bir sonraki level’a ulaştınız diyerek başlayalım mı ne dersiniz?
2019 yılında Çin’de ortaya çıkan virüs, tüm dünyayı etkisi altına aldı ve günlük yaşantıyı durma noktasına getirdi, insanlık 2020 yılında büyük bir sınav verdi ve 2021 yılının da pek de farklı olduğunu söylemek mümkün değil. Oldukça zorlu geçen bu iki yılda pandemi bize çok fazla şey öğretti. Dünya hiç olmadığı kadar bir bütün halinde ve etkileşim içerisinde, artık bunun daha çok farkındayız, dijitalleşme inanılmaz bir şekilde hızlandı ve evet herkesin söylediği gibi dünya artık eskisi gibi olmayacak!
1960’lı yıllarda McLuhan tarafından ortaya atılan “Global Köy Kuramı”nı adeta hep beraber deneyimledik. Şöyle diyordu McLuhan: “Dünya, insanların her şeyi aynı anda öğrendiği, büyük bir köy haline gelmektedir.” Ne dersiniz, tanıdık geldi mi? Burada bizim için en önemli olan nokta şu; pandeminin de gösterdiği üzere, artık dünyanın herhangi bir yerinde olan olaya karşı kayıtsız kalmak, bundan etkilenmeyeceğini düşünmek gerçekçi değil. Bu da içerisinde dezavantajlar kadar fırsatları da barındırmakta.
Krizlerden Sonra Gelen Yenilikler
Dünya tarihine bakıldığında büyük kriz dönemlerinin ardından büyük değişimlerin, yeniliklerin geldiği görülmektedir. Bunun aslında “Kondratieff Dalga Kuramı” olarak adlandırılan bir teorisi de var. 1920’li yıllarda Rus ekonomist Nicolai Kondratieff tarafından ortaya konan bu kurama göre; ortalama 50 yılda bir ekonomide ‘toparlanma-refah-resesyon-depresyon’ şeklinde ilerleyen dalgalar oluşmaktadır. Dünya ekonomilerinin seyrine bakıldığında, 1800’lü yıllardan bugüne dört Kondratieff dalgasının görüldüğü söylenmektedir. Günümüzde beşinci dalgada olduğumuz, bilişim teknolojileri ve bilgiye dayalı internet ekonomileri ve teknolojik yeniliklerin hızla etkisini sürdürmeye devam edeceği görülmektedir.
Elbette ki bu dalgaların başlangıç ve bitiş tarihleri farklılık gösterebilir, ortalama 50 yıl olan süre ise bu kadar hızla gelişen teknoloji ile kısalabilir. Yaşanan pandemi sonrası hızlanan gelişimi de göz önüne alırsak altıncı dalganın pek uzak olmadığını ve belki de dalgayı ortaya çıkaracak gelişimin “insan-bilgisayar” simbiyozlarından (ortak yaşam) oluşacağını söyleyebiliriz. Elon Musk’ın çılgın projesi olarak lanse edilen, insan beynine çip yerleştirerek bilgisayar arayüzlerine bağlantı sağlamayı amaçlayan Neuralink projesinde olduğu gibi…
Pandemi sonrasında baş döndürecek şekilde hızlanan gelişmeler de yeni nesil teknolojilerle her alanda kendini göstermekte. 2021 yılı Türkiye için de dünya için de Startuplar için verimli geçti denilebilir, yeni unicornlarla tanıştık, onlarca yatırım haberine şahit olduk. Bu çok da normal değil mi aslında? Girişimciler yüksek belirsizlik ve risk koşullarında, sorunlara çözüm üreten ve aksiyona geçen kişiler değil miydi yaptığımız tanımlamalarda? Kim onlardan daha fazla bu yüksek belirsizlik koşullarında hayatta kalma mücadelesine alışkın ve istekli olabilirdi?
2022 yılında 5G, nesnelerin interneti, sağlık teknolojileri, fintekler, sürdürülebilirlik, veri, metaverse, blockchain, ekosistem kavramları sık sık karşımıza çıkmaya devam edecek. Artık ele aldığımız konuları çok daha kompleks ve birbirine bağımlı kapsamlarda ele almamız gerekiyor.
Veri Ekosistemi ve Rekaberlik
Geçtiğimiz günlerde Philip Kotler’in 2021 yılında çıkan “Pazarlama 5.0” kitabını okudum. Pazarlama 3.0’da insan odaklı, 4.0’da dijital teknoloijler odaklı pazarlamadan bahseden Kotler, bu defa ikisini birleştirerek “insanlık için teknoloji” diyor. Kitapta oldukça vurgu yaptığı bir konu ise veri akışı sağlayan teknolojilerin gelişmesiyle, verilere ulaşmanın değil, bu kadar çok veri arasından o verilerin gerekli olanlarını doğru bir şekilde ayıklayıp yorumlamanın ve kullanmanın zorluğu. Bu noktada da kitapta ekosistemlere çok sık değiniyor. Tüm bu verilerin elde edilip anlamlı bir hale gelmesi ve kullanılmasında “veri ekosistemi”nin oluşması gerektiğini söylüyor.
21. yüzyılda ekosistemler gibi öne çıkan ve dikkate alınması gereken çeşitli kavramlar var. “Rekabet” kavramı da bunların arasında en dikkat çekici olanlardan biri. BKM tarafından hazırlanan bir raporda ilerleyen yıllarda, şu anda içinde bulunduğumuz dönemin, “rekaberlik ve güven çağı” olarak isimlendirilmesinin oldukça muhtemel olduğu söyleniyor. Artık işletmelerin birbiriyle rekabet etmekten ziyade, ortak çıkarları doğrultusunda hayatta kalmak ve pastadan aldıkları payı arttırmak için işbirlikleri geliştirecek yaklaşımlarda bulunmalarının önemine değiniliyor. Raporda rekaberlik ile, yani işbirliği içerisinde rekabetle, yıkıcı yenilikler karşısında geleneksel işletmelerin de kendisini yeniden konumlandırması ve oyunda yer almaya devam etmesi için gerekliliği öne çıkartılıyor.
Artık yalnızca ekosistemlere değil ekosistemler arası ilişkilere de daha çok odaklanmamız gerekiyor. Ekosistemler arası ilişkileri dinamik ve çok yönlü olarak ele almamız gerekiyor. Ekosistemin, canlı ve cansız etkileşim içerisinde bulunan tüm aktörleri kapsadığını ve her bir aktör olmadan aslında eksik olduğunu unutmamak gerekiyor.
Girişimciler ve aslında tüm ekosistem aktörleri, yaşanan tüm bu gelişmeleri dikkatle takip etmeli, hatalardan ders çıkarıp, öğrenmeye ve iş birliğine açık olmalı. Çevik yaklaşımlarla kendilerini güncel gelişmelere adapte ederek geri kalmamalı ve yeniden yazılan oyunun kurallarında oyun dışı kalmak yerine kuralların belirleyicileri arasında olmak için çok çalışmalı.
“İnsanlık için teknoloji” demek bile birçok şeyi özetliyor, işaret ediyor. Gelişim ve değişim büyük bir hızla sürecek, burada kazananlar insan için değer ve farklılık yaratabilenler olacak.
Güzel bir yıl olması dileğiyle…