19 Nisan 2019

Röportaj ve Yazar: Odin Enes Özlen

Bugün Türkiye’de farklı bir girişimcilik modeliyle eğitim sektöründe fark yaratmayı başarabilmiş ve adını sıkça aldığı ödüllerle de duyduğumuz Tezgahçılar girişimin kurucusu Burçak Yıldırım Orhan ile keyifli ve samimi bir röportaj gerçekleştirdik.

Keyifli okumalar…

 

Merhabalar, öncelikle davetimizi kabul ettiğiniz için tekrardan teşekkür ederiz. İlk olarak Tezgahçılar’danönce de birkaç girişimde bulunmuşsunuz, hem bunlardan biraz bahsedebilir misiniz? Hem de bunun çerçevesinde sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Tabii, ben üniversitede işletme okudum. Aslında lise döneminde reklamcı olmayı çok istiyordum. Yani daha kreatif alanlara girmek, kendimi ifade edebileceğim bir şey yapmak istiyordum. Lisede fen bölümünde okuduğumdan reklamcılığa en yakın bölüm işletmeydi. Bu yüzden işletmeyi seçmiştim.

Üniversiteye başladığımda bir kulübün şu anda gelenekselleşen reklamcılık günlerini yapmasını sağladım. Bu etkinliklerle beraber etrafıma toplanan reklamcı insanlarla öğrenciyken ilk girişimim olan reklam ajansı kurdum. Ana amacımız yerel esnaf halka ucuz reklam çözümü sağlamaktı. Çok büyük bir beklentimiz de yoktu ama iyi de iş yaptık o dönem. Fakat sonrasında devam eden İstanbul’a gelmem, İstanbul’da büyük ajanslarda metin yazarlığı yapmam vs. sürecindereklamcı olmak istemediğimi fark ettim.

Daha rasyonel bir işin bana daha uygun olduğunu biliyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum. Aynı zamanda sürekli de bir arayıştayım, algılarım da bu anlamda çok açık. Hep de şey vardı ne yapacaksam öğrenciyken bulmam lazım. Şunu çok iyi biliyordum: ne yapmak istediğimi mezun olduktan sonraya bırakırsam sudan çıkmış balığa dönecektim.

Arayışım devam ederken o dönem danışman hocam olan şimdi de CHP Genel Başkan Yardımcısı olan Lale Karabıyık bana “Tam senlik bir proje var, ona katıl, sende o ışığı görüyorum.” dedi. Bir yıl süren kapsamlı bir girişimcilik yarışmasıydı bu da. Burada oto lastiklerinin geri dönüşümü üzerine yaptığımız proje ile birinci olduk. Buna girişimcilik denilebilir mi bilmiyorum ama bu girişimcilik anlamında yaptığım ikinci projeydi.

Bu yarışmadan sonra öyle şunu yaptım bunu başardımdiye bir dünya yok. İşte aile baskısı, sektör tecrübemin ve hiç paramın olmamasından dolayı uzun süre ne yapacağımı bilemedim. Uzun süre dediğim de mezun olduktan 3 ay sonra kadar. Ama hayatımın tek çalışmadığım dönemi olduğundan oldukça uzun gelmişti.Sonra da ailemin de isteğiyle kurumsal bir şirkette çalışmaya karar verdim.

Ben hayata hep pragmatik bakıyorum, yani bir durumda hep nasıl fayda sağlarım diye bakıyorum.  Önüme bir bankacılık sınavı geldi MT olarak alıyorlar ama 50 bin kişiden 50 kişi alıyorlar. Dedim ki ben bunu yaparım ve gerçekten de son 50’ye kalıp seçildim. Oradaki amacım da MT’lere verilen o uzun soluklu eğitimi almak ve sektöre daha hızlı bir giriş yapmaktı. 6 aylık ciddi yatırımlı bir eğitim aldım ama hepsi birbirinden sıkıcı ve hiçbir işe yaramayan bir eğitimdi. Aslında Tezgahçılarıntohumu da o dönem atılmıştı. O açığı o dönem görmüştüm.

Kendi sorununuzdan yola çıktınız yani?

Evet, 6 ay boyunca eğitim aldım ve sorarsan hangi eğitimden fayda aldın diye hiçbirinden almadım. Bir de fayda almaya odaklanmış biri olarak almadım. Çok eski tip ve yapmak için yapılan eğitimlerdendi.

Bankacılığa devam ederken bir federasyonun kurulumu için transfer oldum. Türkiye’nin önde gelen perakendecilerinin kurduğu bir federasyondu. Orada da bir buçuk yıl kadar iş geliştirme uzmanı olarak çalıştım. Sonra dedim tamam artık ben gördüm, öğrendim. Gerçi para biriktirme kısmı olmadı, istifa etmeye karar verdiğimde hiç param yoktu. Ama sen de bilirsin girişimcilerde öyle bir şey var, yapmak istiyorsan yapıyorsun. Elbette tecrübeli olmak, sektörü biliyor olmak önemli tabii ki.

Belki Tezgahçıların kurumsalda bu kadar hızlı ilerlemesinin nedeni de buydu. Ha tecrübem olmasaydı ilerler miydik? Evet ama daha yavaş olurdu elbette. İstifa ettikten sonra da Ocak 2015’te Tezgahçıları kurduk.

Peki ilk kuruluş aması nasıldı ve ilk çektiğiniz zorluklar nelerdi?

Hiç paramız yoktu ve o dönemki ortağım Bora’yla beraber bir ay gibi bir sürede karar verip istifa ettik vekurduk. Hiç paran yokken nasıl kurdun dersen de yapmak istersen, iyi niyetli olursan ve enerjini açarsan insanlar da yardım ediyor.

İlk başlarda abimin Cihangir’de bir atölyesi vardı, onun kullanmadığı zamanlarda biz eğitimleri veriyorduk. Bu arada sistem çok komik, eğitime başvuru yapıyor kişi,başvuruyu yapınca telefona çıkan ben, havaleyi alan ben, kişiyi karşılayan ben, çay servisi ben, çıkıyorlar temizlik yapan ben. Dolayısıyla minimum bir sene günde ortalama 16-17 saat çalışarak başladık, hala da az çalıştığım söylenemez ama o dönem her şeyi yapıyordum.

Çok giderimiz olmadığı için ilk ay para kazanmaya başlamıştık, ikinci aydan sonra abime de kira ödemeye başladık, üçüncü aydan sonra da çalışan alabildik. Güzel olan da ben Tezgahçılar’ın her yerindeydim ve her şeyini yaptım. Dolayısıyla ekip kontrolü, ekip yönetimi ve bilgi aktarımı konusunda hep çok hızlı ve güçlü ilerledi. Çünkü ben kurumsal hayatta ahkam kesen yöneticileri sevmiyorum. Orada öyle camdan ofislerinde, camdan kulelerinde oturup bu niye olmadı, şu niye olmadı deyip aslında konuyla hiçbir bilgisi olmayan yöneticileri bildiğimiçin Tezgahçılar’ı hızlı ilerleten noktalardan biri de zamanında benim her şeyi yapmış olmamdı.

Zorluklara gelecek olursak bir kere ismimiz farklı,Tezgahçılar diye bir isim ve önlük giyiyoruz. Özellikle dört, dört buçuk sene öncesinden bahsediyoruz. Eğitim sektöründen bahsediyoruz, en klişe sektör, en değişimin olmadığı sektör. Dolayısıyla başlangıcımız zordu.

Dediğim gibi şu anda bile karşılaştığımız en büyük zorluk ön yargı oluyor. Başlarda biraz bunları önemsiyor olsam da artık hiç umursamıyorum, sizi de hızlandıran bunları görmezden gelmek oluyor.

Size ne yaptığınız sorulduğunda biz insanları mutlu ediyoruz diyorsunuz. Bu çok büyük bir söylem bunu nasıl gerçekleştiriyorsunuz?

Mutlu etmeye çaba gösteriyoruz diyelim. Şöyle, bizim kitlemiz işten çıkan ve işten çıktıktan sonra milyonlarca insan gibi eve gidip televizyon izlemek istemeyen, kendine yatırım yapmak isteyen insanlar ve işten çıkıp o yorgun argın zihinleriyle buraya geliyorlar. Yani düşünsene işten çıkıyorsun, çok yorulmuşsun ve saat sekizde felsefe atölyesine geliyorsun. Genel olarak geri bildirimlerde şunu görüyoruz: düşündüğümü hissettim, varlığımı hissettim, benliğimi hissettim, işe yaradığımı hissettim… Bütün eğitimlerimizin geri bildirimleri böyle.

Monotonluğu bozuyorsunuz yani?

Aynen öyle. Yani onların da iç dünyasını sarsıyoruz. Sen varsın, senin fikrin önemli ve senin gibi insanlar da var. Sadece bireysel düşünmeyin, iş yerinde, mahallesinde olmayan zihni açık kendi gibi insanlarla bir arada oluyor. Zaten eğitim anlayışımız yetişkinlerin birbirinden öğrenmesi yoluyla da çok oluyor.

Dolayısıyla evet iddialı ama bunu sağlıyoruz. Tezgahçıların çok fazla müdavimi var. Gelenlerin bir daha gelme oranı çok yüksek bizde. Bunun da sebebi seretonin hormonuna bağımlı hale gelmeleri. Kimisi gece hayatıyla seretonin hormonunu yükseltir, kimisi televizyon izleyerek ama bizim kitlemiz öğrenerek,faydalı olduğunu hissederek bu hormonu salgılıyorlar ve bağımlı hale geliyorlar.

Biraz da ülkemizdeki girişimcilik tarafına gelmek istiyoruz. Ülkemizde girişimci olmak zorken siz bir de kadın girişimcisiniz. Ülkemizde kadınlara ve kadın girişimcilere belli bir bakış açısı ve ön yargı var, siz de bunları yaşıyorsunuzdur. Sizce bunun çözümü nasıl olmalı? Bir de kadın girişimci sayımızın bu kadar az olmasının nedeni bu mu?

Kesinlikle öyle olduğunu düşünüyorum. Yani ben kadın girişimci olup zorluk yaşamadım diyen biri olduğunu düşünmüyorum. Hatta Women in Business’ı aldıktan sonra Linkedin’den paylaşmıştım kadın olarak güçlüyüz, yapacağız, edeceğiz diye. Altına beyler “Ne zorluk yaşıyorsunuz ki?” diye yorum yapmıştı. Bütün kadınlar destek verdi, erkekler de ne alakası var dediler ve o yorumlara da yine erkekler destek verdi bu arada çok komikti.

Net zorlu yani. Bir kere ilk olarak toplumsal farkındalık eksikliği var. Özellikle genç kadın girişimciyseniz daha da zor. Bana çok fazla bir ortağınız yok mu erkek, yatırımcınız yok mu soruları geliyor. Mutlaka bir erkek arıyorlar yani sen tek başına yapmış olamazsın. Birincisi bu, çok ciddi ön yargı var, biri mutlaka sana destek veriyordur.

Diğer yönden sadece erkekleri eleştirmek istemem. Kadınların da toplumsal olarak çok büyük önyargıları var. Ben bir kadın yöneticiyle çalışmak istemiyorum, ya da bir kadın iş arkadaşıyla çalışmak istemiyorum diyen kadınlarla da çok karşılaştım, duyuyorum da.  

Bu arada bu toplumsal sorun sadece Türk toplumunda değil. Facebook’a, silikon vadisine gittim oradaki eğitimleri de görmek için. Orada duvarlarda kadınlarla ilgili afişler vardı. Sordum neden diye. Facebook’ta şöyle dedikodular varmış işte atıyorum kadının adı Selin, Selin aslında yetersizdi ama kadın olduğu için bu bölüme alındı gibi. Bakın Facebook’tan bahsediyorum.

Bence ülkemizde farklı açılardan da problemler var. Bu yüzden biz Tezgahçılar olarak bir takım kafası çalışan güçlü insanları da yanımıza alarak kadınlara yönelik farkındalığı arttırmak için bir projeye de başladık. Ayrıca şirket olarak da bu farkındalığı sağlamak için çokça etkinlik de düzenliyoruz.

Şöyle bir şey görüyoruz genelde herkes eleştirir ama bir adım atmaz. Sizse bunun için çözüm de getiriyorsunuz.

Tabii, tabii. Benim en sevmediğim şey eleştirip elini taşın altına koymamaktır. Yani beğenmiyorsan sen yap. Kadınlarla ilgili böyle bir farkındalığım vardı. Bir fotoğrafçı arkadaşıma destek verdim ve çok güzel bir sergi yaptı. Bu da güçlü değil Gerçek Kadınlar sergisiydi. Güç neye göre güç çünkü.

Peki sizce girişimcilik genç meziyeti mi yoksa belli bir tecrübe ya da birikim gerekiyor mu?

Bunun net bir yanıtı yok bence. Aslında en başarılı girişimcilerin 40 yaşından sonra olduğunu görüyoruz.

Evet ortalama 42.

42 değil mi? Evet o yüzden ben çok seviniyorum o yaşa kadar demek ki köşeyi o zaman döneceğim diye 🙂

Bence iki taraflı bakılabilir gençken çok enerjiniz oluyor, çok koşturma isteğiniz oluyor, daha cesur oluyorsunuz… Yaş ilerledikçe tecrübe artıyor ama bunlar azalıyor. Mesela başkalarını umursamama durumu gençken daha kuvvetli olabiliyorken bir yaştan sonra daha fazla umursuyor olabiliyorsunuz. Çünkü artık adınız oturmuş, markanız oturmuş oluyor, başarısız olduğunuzda artık daha fazla önemsiyor olabilirsiniz. İki taraflı bakmak lazım, rakamlar yalan söylemez.

Bir de mesela şimdi biz ikinci bir girişim üzerinde çalışıyoruz. Şu anda inanılmaz farklı bir bakış açısıyla ilerliyorum. Tezgahçılar başladığında resmen kervanı yolda düzdük ve şu an baktığımda ne kadar garip şeyler, ne kadar hatalı şeyler yapmışız diyorum. Şimdi şöyle bir şey de var, ikinci girişim için bakalım ben günde 20 saat çalışabilecek miyim? Emin değilim, çalışabilirim diye umuyorum ama o bilinmezlik, gençlik ve tecrübesizlik sizi daha çok ateşliyor.

Dolayısıyla şöyle bir yanıtım var: Yaşınız ne olursa olsun girişimci olabilirsiniz. İki tarafın da avantajı var. Gençken de yola çıkın, yaşınız ilerlemişse de yola çıkın. Bunun bir formülü yok.

LinkedIn’den ne zaman baksak bir ödül alıyorsunuz, yurt içinde ya da yurt dışında. Hatta saymaya çalıştık sayamadık J Bu ödüller sizi motive ediyor mu? Ya da bu girişimciliğin o zorluklarını, ceremelerini bir nebze de olsa azaltabiliyor mu? Ayrıca unutamadığınız bir ödül anınız var mı?

Tabii ki çok mutlu ediyor. Türkiye’de katılımcılarımızın haricindeki kişilerden çok takdir göremeyebiliyoruz. Ama globalde bu başvuru olduğu zaman inanılmaz vovlar, müthişler bilmem neler. Bazen üzülüyoruz da neden içerden birileri takdir etmiyor diye.

Tabii çok motive ediyor. Şu ana kadar başvurduğumuz bütün yarışmalardan ödülle döndük. O çok güzel oldu bizim için. Yani seviyeyi giderek arttırıyoruz. Ayrıca globalde yaptığımız başvurularda bizi detaylı inceleyip çok ciddi geri bildirimler veriyorlar. Soğuk suyu direk çarpıyorlar ve bu bizim için inanılmaz faydalı oluyor.

Anı olarak da çok anım var. Bir tanesinde sahnede ne söyleyeceğimi unuttum. Onun öncesinde şöyle oldu. Amerika’daydım, Amerikalıların tarzını bilirsin çok salaştır giyim kuşamları. Neyse ben biraz şık gittim, ilgi çekici bir kıyafetti. Kokteyl kısmında sürekli yanıma gelip kıyafetimi sordular, tasarımcısını sordular, çok şıksın dediler ama herkes. Öyle olunca ben iyice gerildim, heyecanlandım. Sonra işte adım anons edildi, Tezgahçılar dendi ben ayağa kalktım yürümeye başladım. Salonda bir sessizlik oldu herkes yemeğini bıraktı ve bana bakıyor. Ben böyle yürüyorum ama “Herkes bana bakıyor, herkes bana bakıyor, ne yapacağım ben şimdi?” diye içimden geçiyorum. Çünkü daha önceki yarışmalarda böyle olmamıştı. Sahneye çıktım, herkes yemeğini bırakmış bana bakıyor. Ben böyle “Hello…” ne diyecektim ben deyip…. J Konuştumama daha uzun konuşacaktım kestim yarıda unuttum çünkü. En komik anım o. Yani çok dikkat çekici olmak faydalı olmayabilir 🙂

Sona yaklaşırken girişimci ve girişimci adaylarına öğrendiğiniz en önemli şeyi 3 cümlede söyleyecek olsaydınız bu ne olurdu?

Bir kere yolda yapamazsın, edemezsin, olmaz diyenlere kulak asmasınlar. Kime kulak assınlar? Sektörde çok deneyimli mentorler var. Biz yola çıktığımızda bunlardan hiç faydalanmadık. Bunları sağlayan Workup gibi programlar var, bunlar sizleri çok hızlandırıyor olabiliyor çünkü çok fazla tecrübeli insandan mentorlükalıyorsunuz. Bunlardan faydalansınlar.

İnandıkları şeyler de inat etsinler ve kervanın yolda düzüldüğünü unutmasınlar. Asla mükemmel olmayı beklemesinler.

Global düşünüp isim başta olmak üzere en uç noktayı hayal ederek adımlar atsınlar. Biz Tezgahçılar olarak başladık ama bu noktalara geleceğimizi hiç düşünmüyorduk.

Ve en önemli en büyük tavsiyem ne yaparlarsa yapsınlar şirketlerini, girişimlerini, kendilerini hikâyeleştirsinler. Eğer hikâyeleştirirseniz, bir hikâyeniz olursa, anlattığınız bir şey olursa, bir derdiniz olursa akılda kalırsınız. Hem Türkiye’de hem yurtdışında ilgi çeken bir şirket haline gelirsiniz o yüzden mutlaka bir hikâye ile yola çıkın derim.  

Son olarak eklemek, iletmek istediğiniz bir şey var mı?

Yani yola çıkmak isteyenler yola çıksınlar. Şunu söyleyebilirim: Şöyle bir fikrim var diyenlere ben de diğer girişimciler gibi çok kulak asmıyorum. Kime kulak asıyoruz? Denemiş en azından batırmış birisini bile tercih ederiz. O yüzden eğer yola çıkmışsanız, bir şeyler deniyorsanız ve bir sorunuz varsa mutlaka bana ulaşabilirsiniz. Her konuda destek olmak isterim ama dediğim gibi şartım fikirden en azından bir tık öteye, aksiyona geçmiş olmalarını bekliyoruz.