2 Temmuz 2019

By Kreatifbiri

Galata Business Angels(GBA) genel sekreteri Ata Uzunhasan ülkemizde yatırımcılık tarafında durumun nasıl olduğuna, Insider exitinin detaylarına, girişimcilerde dikkat ettikleri kıstaslara ve kendi yolculuğuna dair sorularımıza detaylı cevaplar verdi.

Keyifli okumalar…

 

Merhabalar, öncelikle davetimizi kabul ettiğiniz için tekrardan teşekkür ederiz. Bize GBA’ya girmeden önceki hayat hikayenizden kısaca bahsedebilir misiniz?

 

Beni buraya getiren hikaye, ertelenmiş bir müzik grubu kurma düşüncesiyle başladı. Üniversiteden mezun olduğumdan beri her sene ‘kesinlikle bir grup kuracağım’ diyordum. Hiç bir aksiyon almadan geçirdiğim 10 yıl sonunda, yaşam koçuna gittim ve ilk seansta yaşam koçumun bana bir sorusu oldu. Soruyu tam hatırlamıyorum ama benim daha önceden kendime verdiğim bir gitar sözüm vardı, bu yüzden cevabım “Kendime o gitarı alırım” oldu. Yaşam koçu “Peki o gitarla ne yaparsın? ” diye sorduğunda ‘o grubu kurardım’ dedim ve yaklaşık 1 hafta sonra kendime yıllarca hayal edip hep ertelediğim gitarı aldım. Daha sonra da grubu kurmaya başladım. Burada fark ettim ki kurumsal hayatta kendimi bir akışın içine bırakmışım ve bu uyanışla ilk defa o akışın dışına çıkmış oldum.

 

Çalıştığım bankada grubu kurdum. Gerçekten o kadar iyi bir grup oldu ki banka hemen bizi destekleme kararı aldı ve grubumuzun adı TEB Band oldu. TEB Band çok başarılı oldu ve o grup elemanlarının hayatı değişti: davulcumuzla back vokalimiz evlendi, saksafoncumuz ABD’de çalışmaya başladı, bas gitaristimiz Fransa’ya yerleşti, lead gitaristimiz terfi etti… (Bugün hala TEB Band var ancak kurucu üyelerinden kimse kalmadı. Buna rağmen öyle sağlam bir etki yaratmışız ki halen başarıyla devam eden yeni bir ekip var). TEB Band, herkesin gözünün önünde bir başarı hikayesine dönüştü. Ben banka içerisindeyken fark ettim ki bu gösterilmiş bir liderlikti ve benim artık bir liderlik pozisyonuna geçmem gerekiyordu. Bir departman liderliği gerekiyordu bana. Bu yüzden bunu aramaya başladım. Banka içerisinde olamadı ama ben aramaya devam ettim ve sonunda karşıma GBA çıktı. Girişimcilik hakkında da çok bir bilgim yoktu ama liderlik konusunda motivasyonum o kadar yüksekti ki kısa zamanda girişimcilik ekosisteminde ne olduğunu anlamaya başladım.

 

Yani anladığım kadarıyla bir girişimcilik geçmişiniz yok değil mi?

 

Eğer müzik grubunu girişimden saymazsak yok ama TEB Band’e bir çok kişi ‘çok iyi bir girişimdi’ diyor. Çünkü bir girişimde ekip kurmak çok önemli, ben de orada harika bir ekip kurdum. Bugün bana iyi bir yazılımcı nasıl bulunur diye soruyorlar, sora sora bulabilirsiniz. Ben banka içerisinde Türkiye’nin en iyi davulcularından birini buldum. Türkiye’de ilk yüze girebilecek davulcuyu buldum. “Bir bas gitarcı bankada nasıl bulunur?” Sora sora buldum. Çok iyi hatırlıyorum insan kaynaklarına gidip sizin hobby database’iniz var mı diye sorduğumda, “Burası banka, ne hobby database’i? ” cevabı almıştım.

 

Yazılımcı sora sora bulunur mu? Bulunur. “Tamam yazılımcı buldum ama ona maaş veremeyeceğiz, bu yüzden onu nasıl motive edebiliriz?” diye sorarsanız, ben grubumu çok iyi motive ettiğime inanıyorum. Gitaristler eve gidip 4 saat gitar çalışıyordu. “Bir ekip nasıl kurulur, o ekip nasıl motive edilir, insanlar nasıl onun parçası olduğunu hissederler?” sorularını hayal ederek ve onu uygulayarak yola çıktım. Bu bana çok şey kazandırdı.  Yine de anlattıklarım gerçek bir girişimin yanında çok hafif kalıyor.

 

Peki buradaki (GBA) görevinize ne zaman başladınız ve burada neler yapıyorsunuz?

 

2016’nın başında başladım ve 3.5 yıldır buradayım. Buradaki temel görevim aslında girişimcilerin ilk iletişim noktası olmak. Girişimleri filtreden geçirdiğimi söylüyorlar ama tam olarak öyle değil. Bizim burada temelde yaptığımız şey doğru girişimciyi doğru zamanda, doğru yatırımcılarla buluşturmaya çalışmak. Bu da bayağı efor gerektiren bir şey.

 

Bize biraz GBA’dan bahseder misiniz?

 

GBA, 2012 yılında kurulmuş Türkiye’nin ilk melek yatırım ağı olarak hizmet veren bir dernek. Dernek dedim çünkü biz bir şirket değiliz ve kâr amacı gütmüyoruz. Tamamen ekosisteme hizmet edebilmek amacıyla girişimcilikten gelen girişimcilerin kurduğu bir ağız. GBA’daki 32 üyenin çoğu girişimcilikten gelen ve şirketlerini exit etmiş kişilerden ve tamamen know-howlar’ını, kapitallerini diğer girişimlere özellikle early stage(erken aşama) dediğimiz girişimlere yatırım yapmak için kullanan üyelerden oluşuyor.

 

Peki ne tür girişimlere yatırım yapıyorsunuz?

 

Biz teknoloji girişimlerine ve daha çok ölçeklenebilir girişimlere yatırım yapıyoruz. Ölçeklenebilir kısmını daha çok açmak gerekirse, minimum faaliyetle maksimum gelir getirebilecek ve maksimum iş yapabilecek, kendini bu konuda geliştirmeyi amaçlamış girişimlere yatırım yapan bir ağız. Şu ana kadar da 36 yatırım yaptık.

 

Ayrıca ‘follow-on’ yatırımlar da yapıyoruz yani bir girişim buradan yatırım aldıktan sonra bir dahaki yatırımını da buradan alabiliyor. Köprü (ya da yaygın kullanımıyla ‘bridge’) aşamasını GBA yatırımcılarından sağlayıp Seri A’ya öyle çıkabiliyor. Kısaca özetlersek bir girişim, yatırımcısının kapısını tekrar çalabiliyor. Bu da bizi Türkiye’deki diğer ağlardan ayıran en önemli özelliğimiz. Şu zamana kadar toplamda 6 milyon dolarlık bir yatırım yaptık.

 

Marketplace (pazar yeri), B2B Saas alanları portföyümüzün %80’ini oluşturuyor.

 

Insider ile büyük bir exit yaptınız, bunun yatırımcıların bakış açısından nasıl bir faydası oldu ve ne kadarlık bir exitti?

 

2018 yılında, Insider Sequoia’dan 11 milyon dolarlık bir yatırım aldı ve bu yatırımın 3 milyon dolarlık kısmıyla, GBA yatırımcıları hisselerinin bir kısmını satmış oldular. Bu da GBA yatırımcılarına dolar bazında 30 kat kazanç sağlamış oldu.  

 

Biraz exit’in ne olduğundan bahsedecek olursak, öncelikle melek yatırımcılar nasıl para kazanıra değinmek gerekiyor. Burada 3 farklı para kazanma senaryosu vardır. Biri IPO dediğimiz o şirketin büyüyerek halka arz olmasıdır. Diğeri büyük bir VC’nin gelerek sizin hisselerinizi satın almasıdır (ki GBA’nın ilk exiti bu sayede oldu). Sonuncusu da yatırım yaptığınız işin, başka bir şirket tarafından satın almasıyla olur.

 

Peki bu, yatırımcıların bakış açısında değişime sebep oldu mu? Türkiye’de hala yatırımcı bakış açımız pek yok ve gayrimenkul yatırım gibi düşünebiliyoruz.

 

Melek yatırımcılık Türkiye’de çok yeni ve yanlış anlaşılmış bir kavram. Sonuç olarak şöyle düşünülüyor: Benim param var, kazancımın belli bir oranını melek yatırımcılık için kullanabilirim. Evet kullanabilirsin ama senin melek yatırımcı olabilmen için belli bir dinamikler var. Öncelikle girişimciliği bilmen lazım ki hangi noktalarda yatırıma fayda sağlayabileceğin ya da eksiklerini hangi açıdan tamamlayabileceğini anlayabilesin.

 

Startup finansı diğer şirket finanslarından biraz farklıdır. Çünkü bazen ortada şirket olmayabiliyor ya da bazen ürün olmayabiliyor ve neye göre karar vereceğini bilemiyorsun. Bu yüzden gayrimenkul yatırım ya da borsa gibi düşünmemelisin. Insider etkisi ekosistem içinde Türkiye’den de bir şirket de exit yapabiliyormuşu herkese gösterdi ama dışarıdan bakan insan için hala yabancı kavramlar bunlar. Aslında ekosistem içerisinde hepimiz birbirimizi anlıyoruz ama dışarı çıktığımız zaman insanlara dokunamıyoruz. Bence anlatmak ve anlamak için daha çok yolumuz var. Özetle daha çok exit’e ihtiyacımız var. Böylelikle daha çok yatırımcı gelecek. Ayrıca girişimcilik ekosistemi için en güzel haber, gayrimenkul yatırımının uzun süre kendine gelemeyeceği.

 

GBA olarak girişimlerde ve girişimcilerde baktığınız kıstaslar ve olmazsa olmaz dediğiniz noktalar neler?

 

Her şeyin başında ekip geliyor. O ekipteki heyecan, “Bu girişimin şöyle bir fırsatı var”ı anlatabilecek becerisi olması çok önemli. Kurucular ‘İyi bir ekip kurabilmiş mi, işin eksiklerini düşünerek ekibi ona göre oluşturmuş mu?’ gibi sorular ilk baktığımız alan.  Çünkü fikir önemliyse, onu hayata geçirecek ekip çok daha fazla önemli bizim için.

 

İşin hayata geçip geçmediği de bizim için önemli bir kriter. Sadece fikir aşamasındaki girişimlere maalesef yatırım yapmıyoruz.  Bundaki esas neden, sadece fikir aşamasının yatırımcı açısından çok riskli olması.

 

Son olarak da globalleşme çok önemli bir faktör. Lokalde kalmak çok riskli ve tatmin edici değil. “Global ne yapabilirim?”i düşünmek gerekiyor.  Her ne kadar Türkiye iyi bir pazar olsa da dünya çok büyük ve dünyayı hedefleyen bir girişim bizim için her zaman çok daha cazip oluyor.

 

Bir konuşmanızda “Girişimlerin bir hikayesi olmalı” demiştiniz. Sizce Türkiye’deki girişimciler buna dikkat edebiliyor mu yoksa girişimcilerin kendini anlatma problemi var mı ?

 

Öncelikle şunu söyleyeyim, Fransa’da herkesin çıkıp sunum yaptığı bir yerdeyken, ben de çıkıp sunum yapmıştım ve orada İskoçyalı bir eğitmen, benim sunumumdan etkilendiğini söyledi. Daha önce birkaç Türk daha gelmiş oraya ve biz Türklerin inanılmaz hikaye anlattığımızı ve dinleyicilerin, kendilerini bir anda o hikayenin içinde bulduklarını söylemişti. Bu özelliğin başka kimsede olmadığının da altını çizdi. Hatta, daha sonra hepimizi gruplara ayırdılar ve bizim grubun baş konuşmacısı bendim. ‘En iyi o anlatıyor, öne o çıksın’ dediler. Dolayısıyla hepimizin içinde bu hikaye anlatma genetiği var, bundan şüphem yok. Sadece girişimcilikte hikaye anlatmanın belli başlı kalıpları vardır ve bunu öğrenmeniz gerekiyor.

 

İlk sorduğun soruya bakacak olursak aslında çok felsefik bir yaklaşım gerektiriyor. Girişimlerin hikayesi olmalı dedim çünkü “Burada çok para var, biz bu işi yapalım” düşüncesiyle çok zor yürüyor bu işler. Alın teri ve emekle geçiyor bu süreç. Exit eden birine de sorduğunda anlıyorsun ki gerçekten çok kanlı ve zorlu bir süreç. Mesela Gittigidiyor Türkiye’de en çok davayla uğraşmış girişimlerden ve sonunda başardılar. Uber desen sonunda Türkiye’den kaçtı, davalarla uğraşmamak için. Dolayısıyla sabredenin ve neden mücadele ettiğini bilenler kazanıyor.

 

Girişim para için yapabileceğin bir iş değil, bir çok zorlukta ‘eh yeter’ diyip bırakabilirsin. Yani demek istediğim şey şu, eğer hikayeli olursa, yapsan da yapmasan da o iş hoşuna gider. Bir nevi, arkadaşlarınla maç yapmak gibi bir şey, o anda kazanmak çok önemli değil. Oynamak, o işin parçası olmak bizim bahsettiğimiz hikaye kavramı. Örneğin;  İsrail’deki girişimciliğe baktığın zaman, faillerden de ders çıkarıyorlar. Yapamadık diye o kadar net söylüyor ki, sen o yolculuğu sevdiğini anlıyorsun girişimcinin. Başaramasan bile, bir işten yeterli dersi kazanmak gerekiyor.

 

Birçok girişimci gelip size kendini anlatıyor, burada girişimcilerin kendini anlatamama sorununu görüyor musunuz? Çünkü girişimci yatırımcı yok, yatırımcı da girişim yok diye sitem ediyor. Burada bir terslik ortaya çıkıyor aslında.

 

GBA’yı kısmen tenzih edeceğim burada çünkü GBA rafine bir topluluk. O yüzden çok yavaş üye alıyoruz. Diğer melek yatırım ağlarına baktığımız zaman, amaçları üye sayılarını arttırmak oluyor ama GBA’nın öyle bir hedefim yok. Maalesef GBA da kısmen dahil olmak üzere, ekosistemin tamamında yatırımcılar kendini geliştirmiyor. Belki girişimcinin yatırımcısını eğitmesi gerekiyordur. Biz melek yatırım ağlarını yöneten kişiler olarak eğitmeye çalışıyoruz ama onun da etkisi kısmi olacaktır.

 

Girişimci tarafına bakacak olursak, şunu çok rahat söyleyebilirim ki bir sürü yabancı girişimci gördüm. Hatta geçtiğimiz haftalarda Mentor Clinic vardı. Orada konuşmacı mentor Alexandre Bussutil vardı. O, bana Türkiye’deki girişimcilerin bayağı iyi olduğunu ve Avrupa’daki girişimcilerle çok rahat rekabet edebileceğini söyledi. Hatta ben de çok net söylüyorum ki Türkiye’deki girişimciler İtalya, Fransa, kısmen Doğu Avrupa ülkeleri, Arap startupları olsun birçoğundan üstünler.

 

Bizim en büyük yokluğumuz sermaye. Olan melek yatırımcıların da gücü bir yere kadar yetiyor. Türkiye’nin genel bir sorunu bu sermaye olayı.

 

Son olarak yatırımcı olmak isteyenler için neler söylemek isterdiniz?

 

Yatırımcılık bir portföy işidir. Halk arasında, ‘yumurtaları aynı sepete koyma’ sözünün finans dünyasındaki karşılığı portföydür. Örneğin 10 milyon TL’niz varsa 4-5 milyonunu vadeliye koyabilirsiniz. Böylelikle enflasyona karşı korunan bir paranız olur ancak bu birikiminizi reel olarak büyütmez. Gerçekten para kazanmak için, enflasyondan daha fazla kazandıracak alanlara ihtiyaç var. Garanti olarak hesabınızda kalacak paranın yanında daha yüksek risk alınan yatırımların olması da toplam birikime olumlu anlamda etki eder. Melek yatırımcılık çok riskli olmasının yanında en çok getiri sağlayan yatırım türü. Bu sebeple maddi olarak uzun vadede gelir kazanmak isteyen herkesi bu alana davet ediyorum. Diğer taraftan birisinin hayaline ortak olmak, bu hayalin ortaya çıkışına şahit olmak paha biçilemez.

Gayrimenkulün yatırım olmaktan çıktığı bu dönemde bence birçok yeni yatırımcıyı ekosisteme kazandırmalıyız ve ülkemizi daha ileriye taşıyacak ve daha rekabetçi hale getirecek girişimleri elbirliğiyle desteklemeliyiz.